35 yıl önce, 25 Nisan 1986 gecesi Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği (SSCB) üyesi Ukrayna’nın kuzeyinde, Belarus sınırına 15 km mesafede olan Çernobil Nükleer Santralında yeni devreye alınan gerilim regülatörü test edildikten sonra 4 numaralı reaktörün devreden çıkarılması için durdurma kumandası verildi ancak reaktör durmadı. Durdurma işlemini yapacak sistemde meydana gelen bir arıza soğutma sistemini etkiledi, reaktörde aşırı ısınmaya ve bundan dolayı patlamalara neden oldu. Arıza büyüdü, çekirdekte erime başladı ve koruma kalkanı görev yapamaz duruma geldi. Yangın çıktı ve radyasyon yayılmaya başladı. Çok kısa zamanda gerçekleşen bu olay o güne kadar dünyanın karşılaştığı en büyük nükleer santral kazası idi.
İlk anda santral çalışanlarından ve söndürme ekibinden 31 kişi öldü. Dünyadan bir iki gün saklanan bu kaza daha sonra bütün hasarları ile ortaya çıktı. Yapılan ölçümlerde radyasyonun Doğuda Türkiye’nin Karadeniz kıyıları ve İç Anadolu ortalarına, Kuzeyde Rusya içlerine ve Norveç kıyılarına, batıda İspanya içlerine ve Güneyde Akdeniz kıyılarına kadar yayıldığı tespit edildi. SSCB’nin her tarafından gelen ekiplerle kazanın meydana getirdiği hasar giderilmeye çalışıldı. Aradan 35 yıl geçti, SSCB dağıldı, Ukrayna ve Belarus ayrı bağımsız ülkeler oldular. Bu arada Dünya Sağlık örgütü rakamlarına göre yaklaşık 4.000 kişi yayılan radyasyonda hayatını kaybetti, yaklaşık 100.000 kişi kansere yakalandı, 350.000 kişi bölgeyi terk etti. Çernobil santralının bulunduğu alanın 30 km’lik çevresi boşaltıldı ve halen aradan geçen 35 yıla rağmen hasar giderme çalışmaları devam ediyor. Kazanın etkileri henüz tam olarak giderilemedi.
Çernobil Nükleer santralında bulunan dördü faal ikisi yapım halindeki reaktörler terkedildi, 5.500 MW’lık santral (Türkiye’nin bugünkü kurulu gücünün %5.6’sı) çöpe gitti. Uluslararası kuruluşların raporlarına göre kaza şimdiye kadar Ukrayna, Belarus ve Rusya’ya 675 milyar Dolara varan bir bedele mal oldu.
Son yıllarda Çernobil’den radyasyon yayılımını durdurabilmek için Avrupa Birliği’nden verilen 3 milyar Euro’luk bir fonla reaktörün üzerine yeni bir çelik kalkan yapıldı. Bu çelik kalkanın radyasyonu önleyip önleyemediği henüz tespit edilebilmiş değil.
Çernobil kazasında 25 yıl sonra Fukuşima nükleer santralı kazası meydana geldi. O kazanın da verdiği hasar henüz daha tespit edilemedi ama Çernobil’den çok da az olmadığı tahmin ediliyor.
Gerçek bir felaket olan nükleer santral kazalarının ortada olmasına rağmen bugün dünyada 19 ülkede 54 adet yeni reaktör inşa ediliyor ve bunlardan 3 tanesi Türkiye’de. Bir reaktörün daha temeli atılmaya hazırlanılıyor.
Türkiye’de nükleer santral neden yapılıyor?
Bu soruya kimse mantıklı bir cevap veremiyor.
Elektrik ihtiyacını karşılamak için yapılmadığı açık. Çünkü resmi belgelere göre mevcut kurulu güç bile 2035 yıllarına kadar ihtiyacı karşılamaya yeterli. Yapılmakta olan diğer santrallar ile 2040 yılı talebi bile rahatça karşılanıyor. Dolayısıyla yeni bir santrale ihtiyaç olmadığı oldukça nettir.
Yapılmakta olan Akkuyu Nükleer Güç Santralının (NGS) sahibi ve işleticisi Rusların elektriği ucuza satmayacakları da belli çünkü yapılan devletlerarası anlaşmaya göre üretimin %50’sinin kw/saatini 15 yıl boyunca 12,35 cente (ABD) yani Türkiye ve Avrupa piyasa fiyatının 3 katından fazla bir fiyata Türkiye’ye satacaklar, geri kalanını da piyasa fiyatları ile yine Türkiye almak zorunda. Yani Akkuyu nükleer santralında üretilen elektriğin fiyat açısından hiçbir avantajının olmadığı açık.
Bu olumsuz koşullara rağmen Akkuyu NGS yapılıyor. Akkuyu’da üretilecek elektriğin devlet tarafından alınması zorunlu olduğundan ülkemizin elektrik üretiminde dışa bağımlılığı %5’e yakın bir oranda artacaktır. Bu ise ulusal çıkarların aksine hareket edildiğinin açık ifadesidir.
Bir kaza halinde büyük bir felakete neden olacak ve ülkemize ekonomik açıdan hiçbir yarar sağlamayan Akkuyu NGS’nin yapımı ancak bir akıl tutulması olarak açıklanabilir.
Çernobil kazasında yaşamlarını kaybedenleri saygı ile anarken ülkemizde yapılmakta olan nükleer santraldan da bir an önce vazgeçilmesi gerektiğini bir kez daha belirtmek istiyoruz.
Nükleere İnat, Yaşasın Hayat!
Demokrat Mühendisler
26.04.2021
İlk Yorumu Siz Yapın