Gündelik yaşamlarımızı işimiz ve evimiz arasında kendi beklentilerimiz, umutlarımız, kaygılarımız ile sürdürürken bir anda küresel, ortak, bütün dünyanın paylaştığı kaygılarımız oluştu. Virüs ilk Çin’de ortaya çıktığında bizim için sadece haber değeri taşırken, birgün hepimizin yaşamının odak noktası haline geldi. Sağlığımız, hijyen endişesi, sevdiklerimizi, ailelerimizi koruma çabası derken geldiğimiz aşamada tek endişemiz sağlığımız da değil artık.
Bu salgının ne kadar süreceği bizi, çevremizi, tüm dünyayı daha ne kadar süre ile etkileyeceği bundan sonraki yaşamlarımızı doğrudan şekillendirecek ve yeni bir dünya kurulacak gözüküyor. Öngörüler birkaç farklı senaryo üzerinde yoğunlaşsa da yaz aylarında başlaması beklenen rahatlamanın 2020-2021 sonbahar kış aylarına kadar süreceğine dair kesin bir beklenti, salgın uzmanları ve doktorlar tarafından oluşturulamıyor henüz. Aşı geliştirme çalışmalarının 2021’de ancak sonuç verebileceği öngörüldüğünden zaman içinde oluşacak “sürü bağışıklığı” dışında bir seçeneğe yer kalmıyor gözüküyor. Pandeminin uzun sürmesi durumunda bireysel ve toplumsal yaşamın daha da değişeceğini görmemiz gerekiyor.
Tüm dünyada hareketliliğin ve üretimin neredeyse durduğu, yaşamın evlere hapsolduğu şu günlerde kapitalizmin büyük oyuncularının kendi üretimlerini sürdürmek amacıyla kendi pencerelerinden dünyaya çözüm dikte etmeye çalıştığını görüyoruz.
Dünyanın en zengin insanlarından Tesla ve SpaceX’in girişimcisi Elon Musk yeni oyuncağı son model Tesla’larının satışları bir anda durunca özgürlük havarisi olup ABD’de virüsün yayılmasını engellemek amacıyla alınan önlemleri “faşistçe” bulduğunu, “insanlara özgürlüklerinin geri verilmesi gerektiğini” haykırmaya başladı. Bir yandan da alçak yörüngeye yerleştirmeye devam ettiği küresel uydu sistemi ile veri iletişimini ele geçirmenin, insan beynine yerleştirilmek üzere tasarımını yaptığı “Chip” ile de insanları kontrol ve denetlemenin peşine düşüyor. Tüm bu teknolojiler kullanıma hazır hale gelinceye kadar “Tesla” üretmek, satmak ve finansmana devam etme hesabında. Üretimde çalışan işçiler, bu araçlara binenler çalışmaya, dolaşmaya, tüketmeye devam etsin ve kendilerini koruyamadıkları durumlarda da doğal seçilimle sürü bağışıklığının gelişimine katkıda bulunsunlar istiyor.
Diğer bir küresel zengin olan Facebook kurucusu Mark Zuckerberg ise “hastalığın yayılma hızı asgariye inmeden hiçbir yer açmayalım” diyerek sosyal medya oluşturmadaki öngörüsünün başarısının keyfini çıkarmaya devam ediyor.
Dünya devi Microsoft’un patronu Bill Gates’in ve kurucusu olduğu vakfın adının virüsün laboratuvar üretimine destek olduğu ve ABD’nin çalışmayı durdurması sonrası fonu Çin’e aktararak orada virüs geliştirme çalışması yaptığı iddialarına karışması ispatlanmamış olsa da pandemiden ticari olarak yararlanmak üzere atağa kalkmış durumda. Yakın gelecekte insanların aşı olmadan ve aşılarını kanıtlayacak “chip”ler taşımadan seyahat hatta kent içi dolaşım izninin olmaması gerektiğini savunuyor. İnsanlara takılacak bilgi “chip”lerinin üretimi konusunda da çoktan yol almış durumda. Bu yönde geliştirdiği teknolojinin kullanıma açılması ve virüse karşı tedavi bulmaya çalışmak yerine aşı bulmaya dönük çabanın destekçisi olarak öne çıkmaya çalışıyor.
Küresel sermayenin patronları kendi sermayelerini ve güçlerini arttırmayı insan yaşamının ve gereksinimlerinin önünde tutmaya devam ediyor. Ne yöne gitmek gerektiği konusunda henüz netleşmiş bir tavır oluşmasa da bu günlerin değişimin başlangıcı olduğu ortada.
Gerçek anlamda dönüşüm sürecinin başladığı, dünyanın dünden farklı olduğu şu günlerde kol ve beyin gücü ile üreten ve aynı zamanda tüketimin önemli bir kısmını gerçekleştiren emekçilerin bundan sonraki tutumları ile dünyayı şekillendirmeye ihtiyaçları var.
Bizim ise meslek alanlarımızda iş yapma şekillerimizin nasıl olması gerektiğine dair akıl yürütmelerine ve birlikte hareket etmeye her zamankinden daha çok ihtiyacımız olduğu ortada. Dev sermayeli şirketlerin patronları olan dünyanın en zengin insanlarının kendi karlılıklarını sürdürmeye çalıştıkları ortamda biz kendi mesleğimiz için ne yapacağız? Öncelikle şunu biliyoruz ki genç meslektaşlarımız arasında zaten var olan işsizlik artacak ve daha fazla meslektaşımız ne yapabileceğine dair arayış içerisinde olacaktır. İş arayışı sonuçsuz kalan ya da umudunu yitirenler de alternatif çözümler arayacaklar ve ilk akla gelen ‘SMM olabilir miyim?’ sorusu olacaktır. SMM olarak çalışan meslektaşlarımız ne durumda, onlar nasıl iş yapacaklar ve geleceğe dair bu alanda beklentiler ne yönde gelişecek, bu konuda da düşünmek ve olası sıkıntılar için çözüm arayışına girmek gerekmez mi?
Mevcut öngörüler salgının yaz aylarında bir miktar azalsa da Eylül ortasından itibaren yeniden yaygınlaşabileceği ve ikinci dalganın başlayabileceği konusunda ortaklaşıyor görünüyor. Umuyoruz ki olmaz ve yine umuyoruz ki bu gerçekleşse bile tedavi konusunda ilerleme sağlanmış, etkileri azalmış olur ve bizler yeni alışmaya başladığımız sosyal mesafeler ve hijyen tedbirleri ile yaşayabilir oluruz. Daha da kötüleşebileceği senaryolarını aklımızın bir köşesinde zorunlu olarak tutsak da o noktadan değil, bugünün gündeminden meslek alanlarımıza bakalım ve SMM meslektaşlarımız için biraz daha iyi işler nasıl yapabiliriz, değerlendirelim.
Proje ve taahhüt işleri doğrudan ekonomi ile bağlantılı seyri nedeniyle 2018 yaz ayları itibari ile oldukça sıkıntılı bir hale gelmişti, yakın zamanda iyileşebileceğine dair bir öngörüde bulunmak da zor. AKP yönetimi elde kalan konut stoğunu satabilmenin ekonomiyi canlandırabilmenin hesaplarını yapıyor. Birçok meslektaşımız test-ölçüm faaliyetlerine yönelmeye başlamışlardı ki pandemi gerçeğiyle yüzleştik. Küçük orta ölçekli birçok işletme faaliyetlerine yasaklar nedeniyle zorunlu ya da ekonomik nedenlerle ara verdi ve muhtemelen bir çoğu da geri açılamayacak.
Açık olan ya da yeniden açılacak olanlar ise mevcut yasal düzenlemeler kapsamında zorunlu test ölçümlerini yaptıracaklar mı sorusunun cevabı bugüne kadar edindiğimiz deneyimden yola çıkarak söyleyebileceğimiz üzere doğrudan denetime bağlı. İş sağlığı ve güvenliği denetimleri yapılabildiği ve sürdürülebildiği ölçüde işyerleri de bu kriterlere uyumlu çalışma gayreti içinde olacaktır.
Biliyoruz ki İş Müfettişlerinin sayısı az ve sosyal mesafe sorunu yaşanmasa da denetim yapılabilen iş yeri sayısı oldukça kısıtlı, bugünün koşullarında ise neredeyse imkansız.
Uzaktan erişim ve kontrol hayatımızın her alanında kalıcı bir gereksinim haline geldi. Neler yapılabilir konusunda bir an önce beyin fırtınası yapmak ve adım atmak kaçınılmaz.
Bu durumda önerilerimiz ne olabilir
- İlk olarak tüm denetleme formlarının dijital olarak mobil uygulama üzerinden doldurulması sağlanmalı, bunun için de tüm ölçme ve raporlama formlarının yeni tasarımları oluşturulmalıdır.
- Mobil cihaz üzerinden veri girişi sağlanmalı ve e-imza uygulaması bu hizmeti üreten tüm meslektaşlar için başlatılmalıdır.
- Mobil cihazların konum ve zaman ekleme özelliklerinden yararlanılarak test ölçüm raporlarına otomatik olarak konum bilgileri eklenmelidir.
- Çekilen fotoğraflar da konum ile etiketlenerek yüklenebilir olmalıdır.
- Test ölçüm hizmetini sunan kişiler kendi e-imzaları ile tüm verileri EMO’da oluşturulan veri tabanına ekleyebilmelidir.
- Bundan sonrası için EMO’nun eldeki verileri denetleyip onaylaması ve belirli kriterler ile erişime açması, bunun için de uygun protokolleri hayata geçirmesi gerekir.
- Her bir rapor işyeri, coğrafi adres ve rapor türüne göre ayrıştırılabilir olduğunda bu verilere erişim için ilgili Kamu Kuruluşları ile yapılacak protokoller kapsamında denetim yapılmasının yolu açılabilir.
- Bir iş müfettişinin kendi yetkisi kapsamında uzaktan bir işyerinin periyodik kontrollerinin yapılıp yapılmadığını kontrol etmesi hem onlar açısından zaman ve maliyet kazanımı hem de SMM üyelerimiz için işlerinin aranır hale gelmesinin yolunu açacaktır.
- İvedilikle Yüksek Gerilim İşletme Sorumluluğu bakım formlarının da revizyonunun yapılması ve mobil uygulama ile doldurulabilir, onaylanabilir hale gelmesi, test ölçüm hizmetlerinde gerçekleştirilecek uygulamanın denetim tarafında bu hizmet için de sağlanması, bu alanın da aranırlığını arttırmaya yarayacaktır.
- Belediyelerin yangından sorumlu birimlerinin binaların topraklama ve paratoner ölçüm raporlarını uzaktan kontrol edebilmesi, bu bilgilerin kentlerin coğrafi bilgi sistemleri üzerine işlenmesi, yangın risk haritalarının oluşumunu ve önleyici faaliyetlerin başlatılmasını sağlayabilecektir.
- Gereken altyapının kurulması zor olmadığı gibi EMO’nun başka etkinlik ya da faaliyet yapamadığı şu günleri bu yazılım için hazırlık, analiz ve gerçekleştirme çalışmaları ile geçirmesi son derece faydalı olacaktır.
Önümüzdeki günler ancak hepimizin birlikte ve örgütlü hareket etmemiz durumunda daha yaşanabilir dünyaya geçmemize olanak sağlayabilir. Geleceğin yeniden şekillendiği bu günlerde birlikte düşünmeye ve değerlendirmeye her günden daha fazla ihtiyacımız var.
Öncelikle sanal ortam konferanslarının yeterli işlediği konusunda hazırlığımız tam olsun. Yapılan yayınları tamamen sonuna kadar ve sonuçları değerlendirecek ölçüde birikime sahip olamıyorum. Ses kısıtlı, dalgalı çok parçalı yayın şeklinde veya görüntü yok. Birçok türde altyapı veya yayın hatası sonucu yayın bizim için anlamsız olabiliyor. Yayın ön teknik altyapı kontrol ve yayının dinleyici tarafında takip edilebilir olduğunun testi gerek yönünde düşünüyorum.