Kamuoyu dikkatlerinin ağırlıklı olarak ‘Büyük İstanbul Depremi’ne odaklandığı bir dönemde 6 Şubat 2023 Pazartesi günü Güneydoğu ve Doğu bölgelerindeki 11 ilimizi kapsayan ve yaşanan depremler çok ciddi can ve mal kayıplarına sebep olmuştur.
Peş peşe yaşanan depremler 11 ilimizdeki binlerce vatandaşımızı enkaz altında bırakmıştır. Ancak iktidarın deprem karşısındaki hazırsızlık/yetersizlikleri felaketin büyümesine ve kurtarılabilecekken binlerce insanımızın ölmesine neden olmuştur.
İktidar Asrın Felaketi, Kader Planı vb. söylemlerle sorumluluğundan kaçarken başta TMMOB, TTB, Eczacılar Birliği olmak üzere Meslek örgütleri, Sendikalar ve Demokratik Kitle Örgütleri ve sivil inisiyatifler yardım seferberliğine girişmiş; hem arama/kurtarma hem de acıları hafifletmeye çalışma açısından kayda değer çalışmalar yapmışlardır.
Sadece 11 ilimiz değil, başta merkezi iktidar olmak üzere, devletin tüm kurum ve kuruluşları enkaz altında kalmıştır!
Doğrudan bu tür durumlara yönelik örgütlenmiş olan kurumlar ise, adeta yandaş çiftliklerine dönüştürüldüğünden, ancak felaketten üç gün sonra hareket edebilmişlerdir. Ancak bölgedeki varlıkları, arama/kurtarmaya ve sorumluluklarını yerine getirmeye değil, medyada görünme yarışına dönüşmüştür.
Deprem sonrası arama kurtarma ve yardım gönderme çalışmaları sürerken, bir yandan da kamuoyuna müteahhitlerle birlikte mühendisler de sorumlu gösterilmeye çalışılmıştır!
TMMOB ve bağlı odaların Teknik Uygulama Sorumluluğunun engellenmesi ve kasıtlı olarak devre dışı bırakılması; kamusal denetim eksikliğine yol açmış ve denetimsiz yapılaşmanın önünü açmıştır. Oy avcılığı uğruna defalarca yapılan imar afları, siyasi ilişkilere ve rant hesaplarına dayalı ihmaller ve kayırmalar felaketin boyutunu artırmıştır.
Bu konuları dile getiren medya kuruluşlarına da aba altından sopa gösterilmiştir. Tam da bugünlerde “pasif çalışma” ilanlarına karşı resmi duyarsızlık aslında hala felaketten gerekli derslerin alınmadığına da işaret etmektedir. Oysaki, denetimlerin sağlıksızlığını gösteren çok bariz göstergelerden birisi de (ne sebeple olursa olsun) mevcut Yapı Denetçiliğinin işlevsizliğidir.
Odamızın, bölgede yapılacak çalışmaların elektrik alanı kısmında görev almaya hazır olduğunu belirten resmi yazısına AFAD’ın gösterdiği özensizlik ve duyarsızlık ta unutulmamalıdır. Meslek alanımızı ilgilendiren konular olan elektrik dağıtımı, haberleşme, arama kurtarma için mobil elektrik ekipmanları ve hastanelerdeki yedek güç sistemlerinin kusursuz çalışması gibi konular çok fazla dile getirilmemekle birlikte altının çizilmesi gerektiği açıktır.
Başta merkezi iktidar olmak üzere, AFAD vb. kurumlar, kendi görünürlüğünü artırmak için muhalif belediyeler, meslek örgütleri, siyasi partiler ve sivil inisiyatifleri engellemeye çalışmıştır.
Deprem sonrası bir daha net olarak anlaşılmıştır ki;
- Özel sektör elinde bulunan enerji ve haberleşme altyapılarının, yaşamsal gereksinim duyulan yer ve zamanlarda hizmet sunamaz hale geldiği veya yetersiz kaldıkları görüldüğünden, kamusal hizmetlerin kar güdüsü ile hareket eden organizasyonlar tarafından yapılmaması gerektiği bir kez daha açığa çıkmıştır,
- Kritik altyapıların teslim edildiği özel sektör işletmelerinin felaket durumları için acil/alternatif eylem planlarının ve hiçbir hazırlıklarının olmadığı görülmüştür,
- TMMOB ve bağlı odaların bilimsel bakış açıları ile kamu adına denetimin önemli bir bileşeni olması bir zorunluluktur,
- Yer seçiminden yapı uygulamaları ve denetimine kadar tüm aşamalarda kutup yıldızı aklın ve bilimin yol göstericiliği olmalı, siyasi çıkar ve rant hesaplarının insanların canına mal olduğu bilinmelidir,
- Resmi kamu kurumları, tanımlanmış görevlerini eksiksiz yerine getirmek için gerekli hazırlıkları yapmış olmalı, felaket durumları için alternatif planları bulunmalı, sivil kuruluşları ve gönüllü katkılarını böyle durumlarda koordine etmelidir,
- Dakikaların bile önemli olduğu arama kurtarmalarda bütün yardım kuruluşlarına alan açılmalı, eşit davranılmalıdır,
- Geçmiş yıllarda Odamızın raporladığı Akkuyu (ve Sinop) Nükleer santrallerinin olası depremlerden etkilenmesi durumunda olabileceklerin yeniden ve ciddi bir şekilde düşünülmesi zorunluluktur,
Her konuda ve her ortamda bakanlarla ve resmi kurumlarla fotoğraf vermeyi iş yapıyormuş gibi gösteren EMO Ankara Şubesi Yönetim Kurulu, deprem felaketinde aynı kişilere erişip başta enerji, haberleşme olmak üzere kamu kurumlarının seferber edilmesi konusunda tek laf etmemiştir!
Kendisi de bir akademisyen olan EMO Ankara Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı, Mühendislik Eğitiminin uzaktan yapılamayacağı konusunda bile tek laf etmemiştir!
Mühendis ve mimarların denetim sürecindeki yeterlilikleri tartışılırken öncelikle ülkemizdeki mühendislik ve mimarlık eğitiminin bilimselliğinin ve yeterliliğinin sorgulanması gerekir. Tam da bu konuyla ilgili olarak, deprem nedeniyle depremzedelere KYK yurtlarının tahsis edileceği gerekçesiyle üniversitelerin uzaktan eğitime geçirilmesi ise konunun ne kadar hafife alındığının açık bir göstergesidir. Pandemi döneminde uzaktan eğitim gören öğrencilerin, tam pandemi biterken, bu sefer de deprem nedeniyle uzaktan eğitime alınmaları, üniversite görmeden üniversite mezunu olmaları anlamına gelecektir ki; mühendislik ve mimarlık eğitiminin uzaktan yapılabileceğini düşünebilmek akıl sınırları içinde değildir.
Kamusal hizmetlerin var olmasının önemi ve değeri deprem felaketi nedeniyle bir kez daha düşünülmelidir: gerek sağlam yapılara ve geçici barınma alanlarına enerji sağlanmasında gerekli ve yeterli altyapı bulunması, gerek haberleşme altyapısının felaket alanlarında yeterli ve sağlıklı kullanılmasında, ayrıca hastanelerdeki yedek enerji sistemlerinin ve biyomedikal sistemlerin felaket durumlarındaki çalışabilirliği konularında, işletme sahiplerinin maliyet kaygısı ile değil, Elektrik, Elektronik ve Biyomedikal Mühendislerinin bilimsel önerileri doğrultusunda gerekli bakımlar yapılmalı ve emre amade tutulmalıdır. Özellikle hastanelerin felaket zamanında yapısal olarak sağlam kalabilmesi kadar yaşamsal öneme sahip işlevlerini sürdürebilmesi için kaliteli ve kesintisiz enerji temini, iletişim altyapısının işlevselliği, çalışılmış bir tahliye yönetimi gibi konular çok özel bir öneme sahiptir.
Hükümet yetkililerinin ve ilgili bakanlıkların, 23 yıldır yapılmayan çalışmaları ihmal ettiğinin ortaya dökülmesinden sonra, daha enkaz kaldırma ve yaraları sarma çalışmaları sürüyorken alelacele ve ilgili meslek odalarının, bilim çevrelerinin ve yerel unsurlar ile diğer ilgili tarafların düşüncesini bile almadan yangından mal kaçırır gibi etütsüz ve plansız bir inşaat sürecine girmeleri kabul edilebilir bir tutum değildir.
Diğer yandan, deprem sonrası en yakınlarını kaybeden vatandaşlarımızın ve meslek alanımızda çalışanların acılarını bir nebze olsa da hafifletmek ve yaşamalarını normale döndürebilmek için istihdam ile ilgili düzenlemeler acilen yapılmalı, bir imza ile sermaye gruplarına tanınan ayrıcalıklar ve destekler yerine depremden etkilenen her insanımızın ihtiyaçlarına dönük çalışmalar ve düzenlemeler yapılmalıdır. Bizler meslek alanımızda çalışan mühendis ve teknik elemanlara istihdam konusunda her türlü desteği ayrım gözetmeksizin vermeye hazır olmalıyız.
Dileğimiz, bir daha böylesi felaketlerin yaşanmaması olmakla birlikte, yaşanması durumunda gerekli arama-kurtarma, barınma, yiyecek, giyecek ve hijyen ihtiyaçlarının ticari kaygılar olmadan sorumlu kamu kurumları tarafından yerine getirilmesidir. Böyle zamanlarda asli işi yardım olan kuruluşların ticari organizasyonlara dönüşmüş olmalarının görülmesi hayretle karşılanmıştır. Felaketlerin etkilediği alanın genişliğine bağlı olarak kamu kurumlarına sivil organizasyonların/yapıların destek vermesinde ayrıcalık yapılmaması gerektiğini her kesimin kabul ettiğine inanıyoruz.
EMO Ankara Şubesi Demokrat Mühendisler bileşenleri olarak tüm halkımıza bir kez daha geçmiş olsun dileklerimizi iletiyor; dayanışmamızı ve yardımlaşmamızı üst örgütümüz TMMOB’nin yönlendirmeleriyle sürdüreceğimizin bilinmesini istiyoruz.
Sevgi, Dostluk ve Dayanışma dileklerimizle,
EMO ANKARA ŞUBESİ DEMOKRAT DANIŞMA KURULU
İlk Yorumu Siz Yapın